Kolera Günlerinde Aşk bırakılmış bir sevgilinin yeniyetmelik yıllarından başlayarak yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü. Gabriel Garcia Marquez'in ustalığı bu öyküyü bir destana dönüştürüyor: aşkın deli-akıllı yabanıl-evcil tensel romantik tüm biçimlerinin pastoral bir şiirin büyüsüne büründüğü bir destan. On dokuzuncu yüzyılın yirminci yüzyıla dönüştüğü bir zaman dilimini kapsayan bu bitmeyen aşkın gerisinde çağdaşlaşma çabası içindeki bir toplumun çeşitli yönlerini özellikle taşra kentsoyluluğunun saçmalıklarını ince bir alayla eleştiriyor yazar. Roman boyunca aşk acılarının lirik rüzgârlarının esintileri arasında Gabriel Garcia Marquez'in insancıl mizahı sürekli olarak duyuruyor kendini. Bu nitelikleriyle Kolera Günlerinde Aşk Gabriel Garcia Marquez'in başyapıtı sayılan Yüzyıllık Yalnızlık'ın yanında tartışılmaz bir biçimde yerini alıyor.