Kitap bize bu kendi dünyamızdan biraz sıyrılıp antik yıllara dönmemizi ve Tibet halkının kültürüne bir kapı açmamızı sağlıyor. Bakalım Tibet halkı böyle bir yaşama nasıl bakardı? Onlar için "fırsatlar" dolu bir yaşam mümkün değildi elbet. İklim koşulları çok sert olan bu yörede insanlar hayatta kalmak için belli ve karmaşık olmayan daha doğrudan çözümler bulmalıydılar. Hayata bir anlam yüklemek zorundaydılar; çünkü bizim her geçen gün sayısı artan mağazaların arasından hangi ayakkabıyı alsam diye gezdiğimiz vakitte muhtemelen onlar Himalayalar'ın arasındaki sert iklimde "yarın da hayatta kalabilirsem bu yaşamımın o gününü neye adamalıyım?" "hayatın anlamı ne?" diye bakıyorlardı. Belki biz de onların felsefelerinden Madam Blavatsky sayesinde ilham alabiliriz ve hayat renkli gürültüsünün ardında sessiz bir anlam yakalayabiliriz.