"Benim işim tamamlandı. 1909 sonbaharının olaylarını alabildiğine tuhaf bir ilişki içinde bulunduğum o trajik hadiseler silsilesini yazdım. Bütün hakikati yazdım. Hiçbir şeyi atlamadım hiçbir şeyi saklamadım " bunu neden yapacaktım ki zaten?
Böyle başlıyor Baron von Yosch'un ünlü tiyatro oyuncusu Eugen Bischoff'un şaibeli ölümü etrafındaki esrarengiz gelişmeleri aktardığı anlatısı. Bischoff bu "kanlı canavar"ın bu "heyula" bu "dinlemeyen yalnızca konuşan katil"in tek kurbanı olmayacaktır üstelik. Baron hem dedektif hem de katil zanlısı rolünü oynarken tüm karakterler psikolojik bir uçuruma sürüklenecektir. Borges'in Calvino'nun Greene'in takdirini kazanan; Friedrich Torberg'in edebi tarzını "Franz Kafka ile Agatha Christie arasındaki gayri meşru beraberliğin muhtemel ürünü" olarak nitelendirdiği Leo Perutz'un Türkçede ilk defa yayımlanan Kıyamet Günü Ustası adlı kitabı dedektif öykülerinin seyrini değiştiren bir yapıt.
26 Eylülden 30 Eylüle yani ancak beş gün sürdü bu trajik hortlak hikâyesi. Beş gün devam etti maceralı av etten kemikten değil geçmiş yüzyıllardan gelmiş korkunç bir hortlak olan görünmez düşmanın takibi. Kanlı bir iz bulduk ve onun peşinden gittik.
"...hayal gücünün tahtı aynı zamanda korkunun da tahtıdır ve her bir kurban en korkunç kâbuslarına mahsus fenalıklarla kendi Kıyamet Günü'yle karşılaşır. Kahramanları uçuruma bakarlarken bile Perutz olayları şaşmaz bir elle idare eder."