Sen hiç böylesine yaşamadın Bedreddin
hiç yaşamadın acı'nın böylesini:
bir engerek gibi ısıra-parçalaya aktı durdu tenimde-
yırtarak aldılar yensiz yakasız giysimi
haykırdı kırbaç yarıklarını çıplaklığım-
vurdular yüzüm üstü bir kalas çarmıha
kırıldı bir fanus gibi!-
sökercesine gerdiler kollarımı
mıhladılar avuçlarımdan
yüreğime kadar yırtıldı etim-
varyozlarla kırdılar dizlerimi
ayak kemiklerimi kırdılar-
apışlarımı kanatarak ayırıp bacaklarımı
mıhladılar tabanlarımdan-
hançerlerle oydular küreklerimi kaba etlerimi
yanar mum gömdüler Bedreddin!
eridi etim-
dağıtmak istediler içimdeki şöleni
inancımı yıkmak istediler: yıkılmadım!
bir deve üstünde gezdirdiler Ayasluğ'da
gücü bilinsin diye Çelebi Mehemmed'in-
çarmıhtan alıp ipe çektiler
çatlayıp yarıldı güneşte etim
çırılçıplak sallanıp durdum iki gün boyu-
tükenmek bilmedi kinleri korkuları
ipten alıp paraladılar gaddarelerle-
aldılar yatağanla kellemi
balla yuğup bal kavanozuyla ilettiler
kan çerçisi Çelebi Mehemmed'e!
* Yılmaz Gruda