Her gün aynı saatte uyanan bir çocuk için büyüklerinden dinlediği hikâyelerin yalanlığı ölçüsünde yaşanabilecek bir anlamı vardır. Yaşanılır kılınabilecek bir yalanın sayısal değer ifade etmemesi okullardaki matematik derslerinin can sıkıcı bir atmosferde işlenmesinin nedenidir. Yine bir çocuk için tutkuyla yaşamak istediği bir hikâye sıra ve öğrenci sayısına göre kümelenmiş bir sınıfın ona temin edemeyeceği kadar büyük alan kaplayıp birbirini andıran derslere giriş çıkış saatleriyle sıraya oturduğu zaman öğretmeninden dinlediği şeyler arasındaki farkı azaltarak iki uzun tatil arasına sıkıştıracaktır. Eğer bütün bunlar bayat bir simidi taze fiyatına alması ya da okulun arkasındaki tek göz evde yaşayan ve voleybol sahasına çamaşır asan kadının varlığıyla bütünleşirse o zaman büyük bir coşkuyla hareketleri uyumsuzlaşacak annesiyle öğretmeninin kuralları dışındaki büyük karanlığı yani hayatı görmeye başlayacaktır.