Türkiye'de sinema literatürü gün geçtikçe gelişiyor zenginleşiyor. Ancak hala göçmen sinemasına ilişkin bir kitap bulunmayışı daha çok eksiğimiz olduğunun da göstergesi. Genç bir akademisyen olan Özgür Yaren'in Altyazılı Rüyalar: Avrupa Göçmen Sineması adlı kitabı bu anlamda bir ilk çalışma.
Göçmen sinemasi iki ayak üzerinde duruyor. Biri göçmenlere karşı ilgi ve duyarlılık göstermiş (ama kendileri göçmen olmayan) yöntemlerin filmelrdeki göçmen temsilleri; diğeri de doğrudan bu deneyimi yaşamış yönetmenlerin yaptığı filmler (ki bunlar bazen göçmenlikle ilgili olmayabilir; ama büyük olasılıkla da ilgili olacaktır).
Belki de daha iyi görebilmek için uzakta olmak gerekiyor. Bu nedenle göçmen sineması bir kategori olarak son yıllarda ve bundan sonra daha çok duyacağımız adından söz ettiren bir kategori olacak. Hem o ülkeye hem diğer ülkeye farklı yönleriyle hakim olan bu yönetmenler farklı bir zenginliği yaratıyorlar. Duvara Karşı'nın finalindeki memlekete dönüş boşuna değil. Dönecek bir yuva olmasa da ne oralı ne buralı olan çocuklar belki de hem oralı hem buralı her yerde olmak istiyorlar. Çift kimlikli olmak çok kimlikli olmak melez olmak sinemasal olarak neyi değiştiriyor? Diaspora / sürgün sineması sömürge sonrası filmler ve emek göçmenleri kategorilerinin ayrıt edici özellikleri neler? Ulusal sinema ulusaşiri sinema nedir? Bu kitapta bunun gibi sorular yanıtlanırken yeni sorular da ortaya atılıyor.
İlk kitabıyla yaratıcı ve başarılı akademisyen olduğunu kanıtlayan Özgür Yaren'in Altyazılı Rüyalar: Avrupa Göçmen Sineması adlı çalışması önemli bir boşluğu dolduran göçmen sinemasını sorunsallaştıran zengin içeriğiyle tartışan yeni sorular yaratan okurun ufkunu genişleten ve yeni yapıtlar için yol açan bir ilk yapıt niteliğindedir.
Ruken Öztürk