O yaz gecelerinde dans ederlerken yanakları göğüsleri birbirine değdi değecek ama asla değmeden Defne Sahir'in kokusunu içine çektikçe yazlık elbisesinin ipeği erir kolları bacakları sanki dağılır giderdi. Hemen o an oracıkta sarılıp yatmazlarsa ölüverecekmiş gibi gelirdi. Oradan kaçmak sarılıp yatabilecekleri bir odaya bir yatağa koşmak isteği dans boyunca bazen tüm gece boyunca sürerdi gizliden de öte örtülü derinden...
Özlemini çektiği bu oda bu yatak gündelik yaşamlarının coğrafyasında yer almıyordu. Belki günlerden bir gün gidebilecekleri bir yerdi yalnızca. Bu Belki birgün'ün de her günkü takvimlerde yeri yoktu. Asla'yı kabullenmeyen yüreğimizi oyalamak için benliğimizin kuytusunda gizlice bulundurduğumuz o sisli Belki birgün Beldesi.
Yaşamın karşımıza çıkardığı çetrefil yol ayrımlarında... zor sorular... imkânsız seçimler karşısında... kolayca evet veya hayır şu veya bu sen veya o diyemediğimiz zamanlarda ruhumuzu oyalayan veya törpüleyen belki'ler... Belki günlerden bir gün belki evlerden bir ev belki onlardan biri Belki Defne Belki Ben...