Duygusuz değil belki ama uyarsızlaştığımız kesin. Kozalar örmüşüz kendi küçük dünyamızın çevresine. Ya da kozalar örülmüş ördürülmüş. Hala kuşatılıyor ömrümüz hapsediliyor gündelik hesaplaşmaların çemberine... Tüm ağırlığıyla binerken hayat omuzlarımıza herkes kendi ferdi ağırlığını hafifletme ve başından defetme çabasında. Herkes yakınındaki sokan yılanının kendisine o an için dokunmadığının mutlu avuntusunda tabii yılanın zehirli dişlerini kendi bedeninde hisedene dek!
Çeteler devletleşirken kocaman devlet bölünmeye çalışıyor. Ya devletimizin vekilleri.... Şatolarından ara sıra çıkıp Meclis'e hır çıkarmaya gidip dışarıya çıkmışken de sokaktaki insanların gönüllerini alıyor ve bolca cumhur cemaat "hükümet boz yap" oyunu oynuyorlar. Halk öyle sabırlı yüreği o kadar geniş ki gık demeden herkesin doğruyu öğrenmesini bekliyor inatla. Ama gören göz kılavuza ihtiyaç duymaksızın bu inadın tükenmek üzere olduğuna da hemen takılıyor.