"Yeni Yol'da yürürken.. o tatlı baygın yüklenmeyi duyardınız.
Lezzetler hiçbir zaman birbirini tekrarlamazdı.
Dolmuş otobüsler "aşk ağırlığını" taşıyamazdı. Ne de olsa dünya araçlarıydı. Siz de "vasıtasız" geçer gider... kendi rüzgârınızla serinler gürler eserdiniz.
"Hakikat bağlarında" meyperestlik neymiş anlardınız. Kadehler dolup boşalırdı.
İç kahkahalarıyla çaylar çeşmeler yükselir taşardı; deryalara karışır devranı aşardı. Beden küllenir yanardı ha yanardı.
Yeni Yol'da ağlarken... "İçi" dıştan daha çok severdiniz. "Ruhunuz" gerçekten mevcutmuş fark ederdiniz.
Yeni Yol'da yaşarken... Cennet muştusunu gölgesini taşıyan köklü ulu bir "çınarın" zenginlik ve enginliğinden şaşkınlığa düşer hayranlıklara gark olurdunuz.
Yeni Yol'da coşarken... Zaman mekân ötesini aşmış "Erleri" tefrik eder seçer ve severdiniz.
Serazat çakırkeyif bir muhabbeti iliklerinize dek çekerdiniz. İlgi(lenir) iç(lenir) işle(ni)rdiniz.
O enerjiyle aşıyla birbirine özlemle sarışmış günler geceleri aylar ve seneleri.. yeissiz elemsiz kedersiz.. sevgi içtenliğiyle huzurla bağrı açık devirirdiniz.
Işık Şarktan Garptan ve Yeni Yol'dan vururdu. "Tanrım! Ne saadet!" der demlenir içerdiniz."