Türkiye'nin 14 Nisan 1987 tarihinde Avrupa topluluklarına tam üyelik başvurusunda bulunması 31 Temmuz 1959 tarihinde yapılan ortak üyelik müracaatı ile başlayan Türkiye - Topluluk ilişkilerinde bir dönüm noktasını oluşturmuştur. Türkiye Tanzimat'tan bu yana Batıya yönelmiş dünyadaki tek müslüman ülkedir. Ayrıca Türkiye laik ve demokratik ilkeleri benimsemiş Batı Dünyası ile ortak sınıra sahip ve ona komşu AB ülkeleri ile tarihi ilişkileri bulunan dünya üzerinde mevcut 57 islam ülkesi arasında ekonomik politik sosyal kültürel ve sportif alanlarda en gelişmişler arasında yer alan hayat tarzı olarak kendi kültürel değerlerini koruyarak Batı'yı seçmiş bir ülkedir.
Büyük önder Atatürk'ün ifade ettiği gibi Türkler Batı'ya yönelmiş bir millettir. Atatürk 29 Ekim 1923 tarihinde bu konudaki tercihini şöyle açıklamıştır: "Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye'de asri binaenaleyh batılı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmek arzu edipte Batı'ye yönelmemiş millet hangisidir?" Türkiye yukarıda belirtilen nitelikleri itibariyle AB'ye tam üye olmak için gerekli adımı AB ile Gümrük Birliğini 6 Mart 1995 tarih ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı çerçevesinde 1 Ocak 1996 tarihinde gerçekleştirerek atmıştır.
Bu kitap masanın iki tarafında da bulunmuş olan yazarın son iki yıl içinde yayınlamış olduğu yazı ve makalelerinden oluşmuştur. Türkiye'nin AB ile çok önemli bir bütünleşmeye gittiği bir ortamda konuyu aktüel boyutları ile inceleyen eserlerin yeterince yazılmamış olması ve bu konuda kaynak eksikliği hissedildiği için bu yayın gerçekleştirilmiştir.