"İnsan Hakları Bakanlığı olarak şov peşindeydik. Adeta evcilik oynuyorduk.
Güneydoğu'da ise insanlık dramı yaşanıyordu..."
Muhtar anlatıyor:
"Bir başçavuş veya üsteğmen geliyor 'köyü hemen boşaltın' diyor. Boşaltalım da nereye nasıl gidelim? Doğduğumuz yaşadığımız yer burası. Çocuklarımız hayvanlarımız tarlamız mahsulümüz var. Başımızı sokacak bir yer gösterin seve seve boşaltalım. Sonra ortalık düzelince geliriz. Ama yok... Komutan diyor ki: 'Size iki gün süre kırk sekiz saat sonra bu köy burada olmayacak!' O köy kırk sekiz saat sonra orada olmuyor. Yakılıyor yıkılıyor."
Ya insanlar? Kimin umurunda!...
Ahmet Abakay otuz iki yıllık gazetecilik yaşamının on bir yılını devlette dokuz ayrı bakana danışmanlık yaparak sürdürdü. 12 Eylül döneminde on yıla yakın süreyle Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin genel başkanlığını yürüttü. Bakan Danışmanlığı süresince danışmanlığın ne olduğunu bakanların hangi konularla nasıl uğraştıklarını şaşkınlıkla izledi ve not etti. İşte bu kitapta birleşen notların önemli bölümünü Güneydoğu Anadolu'ya yapılan gezilerin bu bölgedeki acıların izlenimleri oluşturuyor; bugüne dek kamuoyuna yansımayan olaylar ve konular trajikomik bir dille anlatılıyor.
Bakan Danışmanı'nın Not Defteri'ni okurken hem gülecek hem de ülke yönetiminin sorunlara nasıl yaklaştığını görüp hüzünleneceksiniz.