Yarınları etkileyecek bir geçmiş zaman öyküsü...
"Bir damla petrol bin damla kandan iyidir..." Churchil 1936 yılında İngiliz Avam kamarasında böyle diyordu. Dünyamızı düne göre daha güvensiz kılan işgal ve kıyımları adeta meşrulaştıran enerji savaşlarının ardında bugün bile işte bu anlayış yatıyor.
Petrol stratejik bir ürün olduğu gerçeğini daha geçen yüzyılın başlarında kanıtlamıştı ve ülkelerin neft için birbirine girdiği ilk yıllarda üzerinde hesaplar yapılan ülkeler arasında Türkiye de vardı. Cevdet ve dostları Mihayloviç ile Jean Pierre bir damla petrol için elini kana bulamaktan geri durmayan politikacılara rağmen insan kalınabileceğine inanıyorlardı.
1935 yılı... Amerika'nın buhran günleri sürüyordu. Cevdet New York'ta petrol mühendisliği eğitimi almış Amiral Chester'ın petrol şirketinde çalışmaktaydı. Babasını Çanakkale Savaşı'nda kaybetmiş genç adam Yeni Dünya'dan ülkesine dönüş günlerinin hayaliyle yaşıyordu.
Amerika'da amansız komünist avı sürüyordu. Ortadoğu petrollerinden büyük parsa kapma adına kan ve zulüm üzerine hesaplar yapan Amerikan şirketlerinde çalışmak bu üç adam için vicdani bir hesaplaşmanın yanında bir onur sorunu haline gelmişti. Genç Türkiye Cumhuriyeti'nden gelen haberle kartallar Raman'a doğru kanat çırpmaya başladı...