Kuyunun başında duruyor Sara. İnce bir serinlik vuruyor yüzüne. Kuyunun dibindeki karanlığa vuran orada elmasışıltılarıyla kıpırdanan yansısına bakıyor suyun gizemli çağrısından ürkerek. Ağaçlar rüzgâr suskun sabah gece. Tuğladan örülmüş bahçe duvarlarında erken bir güneş. Isıtmayan ilgisiz bir güneş. O güneşe ait değil hiç kimse hiçbir şey. Hiçbir aşk hiçbir ölüm. Özlemler yok. Gülüşler bakışlar öpüşler yitik..."
Boşanmanın eşiğinde bir genç kadın Simden ve onun ölüm döşeğindeki annesi Sara... Bu iki kadın aralarındaki ana-kız sevgi-nefret ilişkisini çözmeye çalışırlarken kendi içlerine doğru kaçınılmaz bir yolculuğa çıkarlar. Kadın-erkek ilişkileri aşk evlilik annelik bağımlılık ve özgürlük sorunları temelinde hem kendi hayatlarını hem de birbirlerini yeniden sorgularlar. Kadınlık serüveni üzerine oturtulmuş can yakıcı yürekli bir hesaplaşma...