Gemiler de birer birer gittiler; kadınlar gibi. Oysa alışmıştım onlara. Her sabah penceremdeydiler yatarken başucumda. Uyanır uyanmaz gemileri görüyordum gün boyu çalıştığım masanın üzerindeki beyaz kâğıtlardan ne zaman başımı kaldırsam karşımdaydılar. Onlarla yatıyordum geceleri; düşlerime giriyor siste boğuk boğuk düdük çalıyorlardı. Bir sabah baktım yavaş da olsa uskurlar dönüyor. Gemiler elle tutacak kadar yakınımdaydılar artık ama yollarından döndüremezdim onları. Kollarımla sımsıkı sarıp boğmak pahasına da olsa gitmelerini önleyemezdim."
Yine uzak bir kıyıdan yazıyor Nedim Gürsel ve okurlarını yeni yolculuklara çağırıyor. Denize kayan kent Venedik'e İsa'nın bile uğramadığı yoksul bir köye naif ressam Pirosmanişvili'nin kenti Tiflis'e güneyin seraplarıyla yıkımdan sonraki Saraybosna'ya Saint-Nazaire' den demir alan transatlantiklerin dünyasına götürüyor. Bu yolculuğun duraklarından biri de Mevlânâ'yla Şems'in olağanüstü aşklarının tanığı Konya. Boğazkesen'in yazarı öykü tadında okunan bu kitabıyla yeni ülkeler benzersiz dünyalar keşfettirecek size.