"Soyluymuş soyu batsın. Şirret karı... Saraylıymış. İşte böyle yıkılır sarayın başına fitne kumkuması. Oku oğul oku... Yalan. Noldu okudu da oğulların? Mektepsize iş yokmuş. Sen nesin ya kadın? Soylu oldum diyorsun okuman yok yazman yok. Elif deyince bakarsın suratıma. Soylusun... Soylusun ha! Soylu dediğin ne yapar? Bütün gün oturur mu? Eline bir kürek almamış başını taş duvarlardan dışarı çıkarmamış insanlarıyla anlaşamayan soylu mu olurmuş? Git işine be! Kim seni soylu yaptı sanıyorsun kendin mi kazandın sanki? Mehmet Efendi olmasaydı sen ne o evi görürdün ne o sarayı. Yıkıldı ya o saray da başına. Kendimi bıraktım da kardeşlerimden ne istedin be kadın? Onları niye kendinle beraber götürdün ha? Olsun yine karşılaşırız seninle. Yanına geliyorum bekle beni anam yerine koyduğum da valide dediğim iblis. Geliy..."
"Dede?"
Mehmet'in dürtmesi ile kendine gelen Faik Efendi kocaman gözlerle dedesine bakan torununa döner...