Farklı dinlere mensup insanlar yüzyıllardır bir arada yaşadılar yaşamaya devam ediyorlar. Bu inançlar arasında sürekli geçişler birbirini etkilemeler söz konusu. Her dinin şehitleri azizleri evliyaları kutsal mekânları; ibadet özellikleri etrafındaki diğer inançları etkiledi ve onlardan etkilendi. 13. ve 14. yüzyıllarda Anadolu bu dinsel zenginliğin en renkli biçimde yaşandığı coğrafyaydı. Bir yandan Bizans etkisi devam ederken diğer yandan şaman geleneklerini yeni dinleriyle hemhal etmiş Müslüman topluluklar Anadolu'ya yerleşmeye başlamıştı. Tektanrılı dinlerin inanç sistemleri arasındaki benzerlikler kadar ilkel dinlerden aktarılmış gelenek haline gelmiş gündelik inanç pratikleri de birbiriyle iletişim kuran topluluklar arasındaki yakınlaşmaları ortaya çıkarıyordu. Hurafeler ve Mitler bugün halk İslâmı olarak adlandırılan kitabî değil gündelik yaşayış esaslarıyla Müslümanlığı Anadolu'daki ilk döneminde dinler ve inanç dünyaları arasındaki geçişler ve zenginliklerle ele alıyor. Kitap insanların dinin kitabî yüzünü yaşam koşulları ve daha önceki inanışları ile nasıl uyumlu bir biçime bürüdüklerini halk İslâmının Anadolu tarihindeki yeriyle birlikte inceliyor.