Elinizdeki romanın belgesel ve otobiyografik bir yapısı bulunmaktadır. Burada anlatılanlar artık çoğu dede ve nine olmuş bir kuşağın içinde yeralan bir insanın tanıklığıdır. Ölen öldürülen idam edilen işkence gören işten atılan tüm bunlar yetmiyormuş gibi yabancıların uşaklığını paralı temsilciliğini ajanlığını yapmakla suçlanan acılı bir kuşaktır bu. Kim ve kimler tarafından? Niçin?.. Roman bunu anlatıyor.
Kutlu şöyle başlıyor:
. ..Evet "biz özel bir kuşak olmalıyız" sonucuna varıyorum. 68 Kuşağı! Yani 1968 yılında yaş ortalaması 20 'nin biraz altında ve üstünde olan üniversite ve yüksek okul öğrencileri! En fazla başkaldırmış en büyük iddiayı ortaya atmış kendine özel bir misyon yükleyip dünyayı ve toplumu değiştirmeyi amaç edinmiş ve gözünü kırpmadan da inançları doğrultusunda her türlü özveriyi göstermiş bir kuşağın parçası olmak insana hem sorumluk yüklüyor hem de onur veriyor diye düşünüyorum...
Ve Kutlu sonunda şunu söylüyor:
..."Ne garip"dedi Metin "Kahramanmaraş'ın ilk kurbanları biz olduk. Ama..."diye derin bir düşünceye daldı "...biz kurtulduk fakat bu bir düzine adamdan siz Maraşlıların çok çekeceği var. Biz aranızda bir köprüydük güçlü bir köprü. Sizi birbirinize düşüremedilerse bizim de bunda büyük rolümüz oldu. Bu köprüyü yıktılar. Onlar bizimle değil Maraş halkıyla savaştılar. İnanın ki onlar size düşman. Onların sevdiği hiç kimse yok. Birbirlerinden bile hazzetmezler. Aynaya bakmaya korkarlar. Tosbağa herkesten fazla kendisi bilir bir tosbağa olduğunu..." Kaleye çıkıp son kez sarı yüce dağa bakarken Maraş'ı Sütçü İmam Meydanı'm ve oradaki camiyi seyrederken söylediği kendi kendine konuştukları bunlardı Metinin...