Osmanlı toplumsal yapısı tarihsel olarak inancın ve devletin özerk yetki alanlarına sahip olduğu kendine has bir "laiklik" anlayışı üretmişti. Osmanlılar etnik ve dinsel olarak karmaşık bir toplumu idare ederken bir yandan da Müslüman kalmayı başarabilecekleri bir yola ihtiyaç duyuyorlardı. Çözüm belli başlı her gayrimüslim grubu bir millet olarak düşünmek ve her birine kendi inanç dil ve aile ilişkileri konusunda eksiksiz bir özgürlükten yararlanmalarını sağlayacak mutlak bir özerklik vermekti.
Tanzimat döneminde kırsal kesimde devletten nispeten bağımsız ve mevki sahibi olmayan ulema arasında yeni bir dini liderler kuşağı ortaya çıktı. O güne dek kâh statükonun korunmasıyla kâh toplumsal ve siyasal değişimi İslami açıdan meşrulaştırmakla meşgul olan ulema kesiminin içinden çıkan bu yeni zümrenin toplumsal konumu yeni oluşmaya başlayan Osmanlı orta sınıfıyla paraleldi bundan böyle. Ve bu paralellik Osmanlı-Türk siyasal tarihini derinden etkileyecekti. Neticede Cumhuriyet Türkiye'sinde modernite ve laikliğin yol haritasını hem devlet yani askeri ve sivil bürokrasi hem de mahalli eşrafın liderlik ettiği siviller belirledi.
Dünya çapında pek çok Osmanlı tarihi kürsüsüne değerli katkılarda bulunmuş olan Prof. Dr. Kemal H. Karpat siyaset bilimi ile tarihin buluşma noktasında Türk toplumunun son yüz elli yıldan geçirdiği sosyal ekonomik ve siyasal değişime ilişkin kuşatıcı bir perspektif sunuyor;
Osmanlı'dan bugüne Türkiye'de siyasal katılımın halka halka genişleme sürecini bir bakıma Türk demokrasi tarihinin toplumsal arka planını anlatıyor.