Eylül romanı Servet-i Fünun edebiyatının Halit Ziya'dan
sonra en önemli romancısı Mehmet Rauf'un Boğaziçi çevresinde toplumdan soyutlanmış ailelerin sosyal
yaşantısı içinde yaşanan yasak bir aşkı anlatmaktadır. Arkadaşının eşine aşık olan ve bu aşkın karşılığını da gören Necip'in hayatı bu dönem Osmanlı toplumunda ahlaki yozlaşmanın boyutlarını da dikkatlere sunar.
Suat-Necip-Süreyya üçgeninde kendisini gerçekleştirememiş
ve dış dünyaya kapalı bir hayat sürdüren Boğaziçi sakinlerinin ancak romantik Fransız eserlerinde
görebileceğimiz türden bir ilişkiler
yumağı ile karşılaşırız.
Eylül romanı romantik ve santimantalist bağlamda okunduğunda başarılı bir eserdir.
Eylül edebiyatımızda Nabizade Nazım'ın Zehra romanından sonra ikinci psikolojik roman olarak kabul edilebilir.