(...)
Ölüm babamdı ceplerinden hergün birşey çıkan
Küçük bir gönye gül kapçıkları
Paçalarında biriken çamur kalıpları
Iki ayakkabıydı kapımızın önüne konan.
Aç avcunu kayalıklara çarpan dalgalardan
Ne kaldı işte buruşuk yanaklardan
Hırsın kösnünün acının kestiği acılardan
Suyla kesildi gitti dudağın kenarındaki tuz.