Bu roman; Ellerden işaret parmaklarına çatık kaşlardan tebes
süme yol bulmuşların romanıdır...
Zarı ince olan yüreklerin kanadığı yıllara ait. Dünyadaki birkaç ülkeden biri. Burası Çeçenya...
Evet!.. Bu ülke öyle bir denizdi ki balıktan çok olta atılmıştı içine. Emperyalistler şaraplı dudaklarını onların haritalarıyla siliyordu. Azizler üzüm topluyor şeytanlar şarap yapıyordu. Ama herkesin bir hesabı vardı şüphesiz. Sisin arkasında yaşanan bir soykırım. Böyle bir dünyada umut ne yapsın kim ad versin bu yazıklara?..
İşte böyle bir dünya!..
"... Bir daha!.. Ne soğuk gecelerde üşüdüler
ne yazdan kalma kuru çalıların dikeni battı parmaklarına... Ne çaydanlıklara çamur sıvadı namlu tutan eller... Ne camların gerisinde beklediler nede aç günler geçireceklerdi artık...Kenger kurusundan un yapmakta yoktu hani!.. Taşlara yaslanmakta!..
Neydi o yetim başlı tasalar al işte!..
Bardağın taşa çalınışı gibi gönlüde çoktan yüreğe çarpmışlardı..."