Aynanın Arkasında tam anlamıyla ne bir aşk romanı ne de politik bir romn. Öncelikle okuyucuyu taraf tutmaya zorlamıyor; yolculuk boyunca gezdirilen kenarları sırmalı bir el aynası olmaktansa kırık ve buğulu bir ayna olmayı yeğliyor. Milan Kunder'nın deyişiyle bir varoluş araştırmasının romanı çünkü. Bir sıkıntıyla başlıyor: evlilik yolunda doludizgin ilerlerken yakın arkadaşı Musa'nın apansız ortadan kaybolmasıyla neye uğradığını şaşıran İsa çevresiyle çatışmalı kimliğiniboynunda suç gibi taşıyıp diken üstünde soluk almayaçabalarken beklenmedik bir ilişkiyle her şey alt üst oluyor; Musa'yı İstanbul'dan kilometrelerce uzakta dilin çözemediği insanların yaz kış karlı dağların geçit vermez yolların gece köye inen aç kurtların ve tehlikelrin kol gezdiği bambaşka bir yerde trajik bir aşk kıskıvrak yakalıyıveriyor. Okuyucunun payına ise aynaya yansıttıklarından çok yansıtmadıklarıyla düşündüren süprizlere açık bu romanı gözlerini dört açarak okumak düşüyor.