Uzun uzun süzdü Meriç'i. Ona diyecekleri vardı daha çok uzun zaman önce Meriç'in diyememişti. Karaağaç köprüsünde durup ona baktığında Mustafa Paşa köprüsünde durup köprüyle uzun uzun konuştuğunda Maraş köprüsünün ayaklarının dibine çöktüğünde Ona diyecekleri vardı Meriç'in. "Doğduğum yerlerde yetimim ben." diyecekti. "Doğduğum yerlerde yalnızım ben." diyecekti. Meriç'in onunla konuşmak istediğini en çok Tunca'yla sularının birleştiği Evliya Kasım Paşa Camii'ne gittiği gece hissetmişti. O gece namazdan sonra Evliya'nın kabri başında dua etmişti. Sonra Tunca kıyısında yürümüş ve Tunca'nın Meriç'le birleşip "bir" olduğu noktada durmuştu. Gökyüzünde iddialı bir bedir vardı. Bedir gökyüzünde miydi yoksa tam da bu iki suyun birleştiği yerde miydi bunu ayırmak mümkün değildi. Her taraf aydınlıktı. İşte o gece Meriç çağlamış çağlamış sesli sesli akmıştı.
Aslında onun da Meriç'e söyleyecekleri vardı. Bir kaç kez niyetlenmişti "Al beni götür buralardan doğduğun yere." diyecekti ama diyememişti. "Yüreğim senin mahzun halinle perişandır seni oralarda yalnız yetim ve öksüz bırakmayacağım." diyecekti ama diyememişti. "Hele dur sabret şu orduyu bir düzene koyalım sonra doğduğun yerlerde birlikte oluruz." diyecekti ama diyememişti.