1987'de AB'ye tam üyelik için başvurumuzun ardından tam 22 sene geçmiş bir delikanlının güzel ve ulaşılamaz gördüğü sevgilisine olan platonik aşkı gibi Türkiye de AB'ye ulaşma yolunda bir karamsarlığa düşüyor bir umuda kapılıyor. "Avrupa" bizi seviyor mu sevmiyor mu derken Avrupa yollarında baktığımız papatya falları arkamızda beyaz yapraklardan uzun bir çizgi oluşturdu.
Reform paketleri ne kadar "Avrupalı" olduğumuzu kanıtlamaya çalışadursun meselenin genellikle göz ardı edilen bir başka yönü daha var. Sıradan insanların gündelik yaşantısıyla ya da ağzı kalabalık politikacıların ve devlet erkânının pek hiyerarşik olmayan dünyalarıyla o çok özenilen "sevgili"nin sosyo-kültürel hayatı arasında ne kadar benzerlik var? Leyla Saral ve Sami Hezil Türkiye'nin Avrupa Birliği macerasının çıkmazlarını ve bir halkın umutlarını günlük yaşamda yola çıkarak ince bi mizah anlayışıyla okuyucuya sunuyorlar.