"...Bu kentle birbirimize benzerdik. Besra'yı sözlerime düşürmem biraz da bundan. Sahibini arayan bir kenttir buralar. Ders kitaplarında bu ülkenin yüzölçümüne katılan kilometre kareli bir arazidir yalnızca. Sıralı sohbetlerde uzağı belirtir bir sözcüktür. Onlar bu kentin akarsularına benzerdi. Öyle sessiz durgun kimi zaman çıldırasıya öfkeli. Öfkenin ve hüznün tarihini yazarlardı nehir yataklarına. Tadına doyulmayan türkülere benzerdi kentim. Uykuları bölünmeseydi eğer adamlarını seven bir kent olmak isterdi elbet. İnsan olmak Besra olmaktır. Hakkari olmaktır. Bu kentin bilinmezinde kendini aramaktır..."
- A. İbrahim
Geceleri aşarak süzülen bir çığlıktır dillendirilen. Ki ora'larda bu çığlık (da) yasaktır. Bir yıldızı uzanıp da koparır gibi kanlı gözyaşlarını gösteren; gurbetleri tarihleri kurcalayan "korkunç güzel sorular soran" bir çocuk... umutları zamana savrulmuş...
Bir derviş her yanı kurşunlanmış kenti dolaşır durur. Besra çiçekleri dağlarca söyler türküsünü Nehir'lere...
Ve ora'larda bir başka yakar analar ağıtlarını bir başka yangındır toprak damları saran. Bir başkadır ölümlerin öyküsü. Bu öyküyü fısıldar kulağına bütün kentlerin; ve gözyaşları ora'ya akar...
Ama her şiirin bir ozanı yoktur her kentin de...
- Sevim Çoban A.