Sosyo-kültürel yapıyı anlamak ve tanımak için öncelikle o yapı hakkında saha araştırmaları yapmak gerekmektedir. Mesela İslam'ın doğuşu hakkında bir araştırma yapılıyorsa Mekke ve Medine ilk akla gelen yerlerdir. Alevilik söz konusu olduğunda da Türkiye'de ilk akla gelen yer şüphesiz Tunceli'dir.
Türkiye'de sosyal bilimciler nedense hep masa başı çalışmalar yaparak Türkiye'nin sosyal yapısı hakkında bilgi veriyorlar. Dolayısıyla sahadan haberdar olmadan yazılmış eserleri yorumlayarak ya da hoşlarına gelenleri alarak kitap yazıyorlar. Oysa saha araştırmaları ve sözlü tarih çalışmaları da en azından masa başı çalışmaları kadar önemlidir. Hatta bir konu hakkında yeterince saha çalışması yoksa o konudaki saha çalışmaları masa başı çalışmalarından her zaman daha önceliklidir.
Hüseyin Dede'nin hem sahadan biri hem de sözlü tarihin şahidi olması nedeniyle kitabında ifade ettiği görüşler son derece önemlidir. Bu nedenle yazmış olduğu kitap Tunceli'nin sosyal yapısı ve Alevilik-Bektaşilik hakkında araştırma yapanlara yardımcı olacak kaynak eser niteliğindedir.
"Taşlarımızın dağlarımızın ağaçlarımızın duyguları var; onlar can taşıyor". deyimini Ağustos 2007 Tunceli'de derlemiştik. Keşke bizlerde o "duygu" ve "canı" görebilseydik başka söze gerek kalır mıydı?
Mustafa Aksoy