Batı tamamen yok etmeden önce Doğu'nun henüz yaşamaya çalışan bilge kültürünü arayıp durmuş ve yoksul ölmüş bir 'özgürlükçü' Cingria.
Levanten bir aileden gelen ve gezip dolaştığı ülkelerde Türk olduğunu söyleyen Cingria'ya kim olduğunu sorduklarında: "Yaşım on iki buçuk ve otuz altı bin. Kökenim yeryüzü cenneti. Eğitimim tabii ki bana dayatılmamış olan eğitim. Hangi kentte mi yaşıyorum: Birçok kentte köylerde kasabalarda su birikintilerinde ve metruk yerlerde..." diye cevaplamıştır. Tam da Cingria'yı tanımlayan bir cevap.
"Aydınlanma Düşüncesi"nin esintilerinden etkilenen ve iki büyük dünya savaşına tanıklık eden Cingria özgürlüğün doğal bir hak olduğunu ifade ederek Batı'nın "uygarlaştırma" maskesi altında giriştiği sömürgeci zulmü eleştirmiştir. Bununla da kalmamış aynı zamanda Batı'ya karşı direnmek yerine sömürgecilerle işbirliği yapanlara da hiddet duymuştur. Aslında belki de Batı'nın uyguladığı şiddet nedeniyle yok edici dediği Batı uygarlığının ürünü olduğunu varsaydığı modern düşünce akımlarının neredeyse tamamını reddetmiştir.
Cingria Osmanlı topraklarından Kuzey Afrika'ya kadar insanlığa temel oluşturduğuna inandığı "Doğu"nun geleneklerini/kültürünü arayıp durmuştur.
Bu bahtsız ve adsız sansız adam Batı'nın ve Batılı devletlerin uygarlık adı altında Doğu halklarına reva gördüğü insanlıkdışı uygulamalar karşısında kendini Doğu uygarlığı içinde bulmaya çalışmıştır.