Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Türkiye ne yazık ki temel meselelerini çözmede bir arpa boyu yol alamadı. Ya görmezden geldi ya yok saydı. Ulus-devlet yaratma sürecinde her şey ötekileştirildi pespaye edildi.
Kürtler ve Kürt meselesi bu sorunların başında geliyor. Cumhuriyet'in Kürtlere dair temel politikası onları ya yok saymak ya da Türk kabul etmekti. Eski Kara Kuvvetleri Komutanı ve şahin kanadı temsil ettiği düşünülen Aytaç Yalman emekli olduktan sonra şöyle bir açıklamada bulundu: "Henüz terör boyutuna gelmeden sosyal aşamada sorun çözülebilseydi çok daha iyi olurdu. Bu açıdan baktığımızda o aşamada sorunun 'kendini ifade' olarak tarif edildiğini görüyoruz. Dilini konuşmak şarkısını türküsünü dinlemek istiyor kültürünü yaşamak istiyor. Oysa bizler o dönemde 'Kürt yoktur' diye eğitilmişiz. Kürtleri Türklerin kolu olarak görüyoruz. Ortalıkta işte dağlarda gezerken karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir gibi tarifler dolaşıyor. O dönemde sosyal istekleri bile biz 'yıkıcı faaliyetler' kapsamında görüyoruz..."
Yıllardır tekrarlanan şarkı buydu. Kimse çözüme dair bir şeyler söylemiyordu. Devlet bu meseleyi hep görmezden geldiği için PKK meselesi de bir türlü çözülemiyordu. Birçok general bu tür görüşlerini görev başında değil de emekli olduktan sonra dile getiriyordu.
Yazdığı makale ve kitaplarla kritik meselelere getirdiği farklı yorumlarla tanınan Mahir Kaynak bu kez Kürt meselesini enine boyuna değerlendiriyor.
Bazılarına çok uçuk gelebilir bazıları aşırı komplo teorisi gibi algılayabilir ama Mahir Kaynak'ı okumak onun bilgilerinden yararlanmak zihninizi çok açacak ve size yelpazenin farklı yüzlerini gösterecektir.