"Güldane banyoda tek bir mum yakmış cama arkasını dönmüştü. Dışarıda kaç kişi var kim onlar yaşları kaç hiç bilmiyordu. Umurunda da değildi. O kendi halindeydi. Sadece seyredildiğini biliyordu ve bu gizli oyun onun kalbinin zarını titretiyordu. Hiçbir dokunuş en derin öpüşme en tatlı sevişme bu oyunun yerini tutamazdı. Güldane o an âşık oluyordu; seyredenlerin gözündeki kendine âşık oluyordu."
On beş yaşında cinselliğini keşfetmeye çalışan bir "Çingene" kızı ile otuz beşine merdiven dayamış "maço" bir taksi şoförünün yolları İstanbul'un ortasındaki bir kavşakta kesişir. Üzerinden dumanlar tüten bir aşk hikâyesi böyle başlar. Sonrası: Yoksulluğun ortasında hayallerin aynasında bir samanlık seyranı... Gaye Boralıoğlu Aksak ritim'de Halil ile Güldane'nin tuhaf hikâyesini anlatıyor. Şiddet ve arzunun iki insanın hayatını nasıl değiştirdiğini bu iki güçlü duygunun birbirini besleyerek birbirinin içinden geçerek hayatları nasıl altüst edebildiğini; büyüleyici ve sürükleyici bir anlatımla Güldane'nin kardeşi Yunus'un darbukasının ritmiyle okuyoruz.