Nerime Rüya'yı yalnız bırakıp dönememişti. Gitme lafını ettiği her an Rüya boynunu bükerek "Ne olur Nerime abla birkaç gün daha kal!" diye yalvarıyordu.
İki gün evvel Gülten'in yedinci günü duasını yaptırmışlardı. Hayat yavaş yavaş normale dönmeye başlamıştı. Rüya kahvaltı sofrasını toplarken kapı çalındı. Elinde ekmek sepeti ile kapıya koştu: "Armağan sen misin?" diye bağırdı.
Rüya elinde ekmek sepeti ve yanında çok şık çok zarif bir genç kadın ile salona girdi. Adının Armağan olduğunu söylediği bu genç kadının yüzünde hiçbir ifade yoktu. Üzgün müydü? Acılı mıydı? Kendini suçlu mu hissediyordu? Mutsuz muydu? Hiç belli değildi. Nerime Gülten'e göstermedikleri ilgi yüzünden olanlardan bir yere kadar sorumlu tuttuğu bu genç kadının bu duyarsız tavrı karşısında daha da üzülmüş ve sinirlenmişti...
Aradan geçen yılların hatrına mıdır bilinmez; tam da bitti derken birbirinden kopmuş hayatların yollarını buluşturup bir araya getiren kimimize göre tesadüf kimimize göre de kaderdir. Rüya Gülsüm Canan Nerime Gamze Gülten Saltanat ve Seher... Yaşadıkları ile birbirine yabancı ama yaşananların bıraktığı izlere; acılara hüzünlere aşklara ve ayrılıklara tanıdık sekiz kadın...
Yıllar önce hayatları farklı yollara savrulmuş sekiz arka-daşın yirmi beş yıl sonra bir gün tesadüfle bir araya gelmeleri üzerine; aradan geçen yılların hayatlarında neleri biriktirdiğini anlatmaları ve eski günleri yadetmeleri ile sonlanan eşsiz bir yaşam öyküsü... Naşide Gökbudak'ın yalın anlatımı ve akıcı üslubuyla yazdığı "Kaç Yıl Geçti Aradan" adlı bu eseri bir solukta okuyacak ve duygu yüklü bir iklime sürükleneceksiniz...