Dervişlerle ve zaviyelerle alakamız onların Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu meselesinin anlaşılması için üzerinde ısrarla durduğumuz bu garbe doğru akın işinde bize birer mümessil ve öncü gibi gözükmelerinden ileri gelmektedir. Bir çok köylere ismini veren elinin emeği ve alnının teriyle dağ başlarında yer açıp yerleşen bağ ve bahçe yetiştiren dervişler; ve daima garbe doğru Türk akını ile beraber ilerliyen benzerlerini doğuran zaviyeler ve bu zaviyelerin harbe giden siyasi nüfuzlarını Padişahların hizmetinde kullanan zaviyelerinde Padişahları kabul eden ve onlara nasihat veren şeyhler bizim alakamızı celb etmek için bir çok vasıflara haizdirler. Hele onların daha fazla yarı göçebe Türkmenler arasında telkinatta bulunuşu köylerde yaşayışı toprak işleri ile meşgul gözükmesi ve benimsemek için dağdan ve bayırdan toprak açması bu alakayı şiddetlendirmektedir. Filhakika bilahare tanıyacağımız dervişlerin şehirlerdeki tekkelerde ayin ve ibadetle meşgul olan ve sadaka ile geçinen mümessillerinin aksine olarak mütemadiyen kırlara boş topraklar üzerine yerleşen ve henüz bir devlet memur ve aylıkçısı şekline girmemiş olan bu dervişlerin hayatı ve onları oralara iten kuvvetlerin manası anlaşılmağa layıktır.