Nihayet nikâh töreni sona ermiş küçük bir kalabalık sessiz sedasız o iki genci getirip evlerine bırakmışlardı. Artık o soğuk ve yalnızlık hissiyle donanmış ev sımsıcak bir duygu esnemesiyle sarıp sarmalamıştı o iki öküz yüreği. O ev ki onların sonsuzluk duygusundan yonta yonta aşk bağlılık ve sadakat yeminleri ettikleri Zehra'nın eviydi. Simsiyah gecede onları bu mübarek evde kutlamaya gelen biri vardı ama. Kır atın üstünde gülümseyen güneş yüzlü İmam...Öyle bir gelişti ki sessizliğin soluk aralarında esneyen bir güneş demeti gibi sokuluvermişti karanlığın parmak uçlarına. O kutlu ziyarete kimseler şahit olamamıştı. Yusuf ve Tuba bile...Gecenin burcuna doğan o güneşe sadece yıldızlar şahitti.