"Bu kitap
Sevginin anlamını bilen ve yaşamı güzelleştiren gerçek insanlara adanmıştır.
Yaşamın sonunda ölümden başka hiçbir kesinlik yoktur. İnsan olmak bir bakıma bu acı gerçeği bilerek yaşamaktır. Bu konuda "Yaşayacağım ve öleceğim sonunda yaşadığıma ilişkin bir kanıt bile olmayacak" diyor Jaspers. Bu sözün bir bölümü herkes için doğrudur ancak bazı insanlar yaşadıklarına ilişkin kanıtlar bırakırlar geride ve onlar bu nedenle hiçbir zaman ölmezler... Onlar sevmeyi sevilmeyi bilen insanlardır. Fiziksel yok oluşlarının ardından insanların belleklerinde ve yüreklerinde yaşamaya devam ederler. Yaşamın anlamını sevgide bulan bu insanlar gerçekte insanlaşma sürecinin doruğuna çıkmış kişilerdir.
Mantıksal olarak insanlar arasında dil din ırk cinsiyet vb. değişkenler açısından hiçbir üstünlük söz konusu olamaz. İnsanlar arasında tek bir farktan söz edilebilir; bu fark kendini insanları ve yaşamı sağlıklı bir biçimde sevebilme becerisi ile ilgilidir. Gerçekten bazı insanlar yaşamı bir armağan gibi algılayıp bütün güçleriyle hayata katılırken diğerleri dünyayı güzelleştiren değerlere saldırmaya ve yaşamın içini boşaltmaya çalışırlar. Oysa dünya bizim evimizdir ve yaşam hepimizindir. Bu kitap sevgiyi anlatmaktadır... Yalın esprili şiirsel bir dille... Sevgiyi yaşamı ve onu var eden insanı... Sevgi adına yaşanan sevgisizlikleri ve yalancı sevdaları... İnsanı yok eden onu bir "şey"e dönüştüren çağdaş popüler kültürü. Annebaba çocuk sevgisinden gerç ek insan din Tanrı ve yurt sevgisine dek her şeyi. Yaşamını sevginin ve insan olma gerçeğinin üzerinde düşünmek isteyenlere önerilir. Başka bir anlatımla bu kitap mutluluğun ve sevginin reçetesini arayan insanlar için yazılmamıştır. Ayrıca sevginin bir reçetesi ya da formülü yoktur. Ancak yaşamımızı sevgiye adamalıyız çünkü eğitim sevgidir...
Yaşamak ve sevmek çocuksu bir duyarlılık ve masumiyetle yaşamak ve sevmektir. Hepsi bu kadar. Özetle bu kitapta sevgi olabildiğince geniş bir felsefi ve psikolojik referans çerçevesi içinde anlatılmış ancak tanımlanmamıştır. Her kitabın iki yazarı olurmuş; biri yazar diğeri okuyucu. Tanımlar (mutlaka gerekiyorsa) yaşamın içinde aranmalıdır. Ben yazar olarak sadece sevgiyi ve sevgi adına dayatılan sahte sevdaları yazdım ve bu bağlamda sevgiyi gölgeleyen ve yaşamı kirleten önyargıları... Çünkü kendimi yaşama ve insanlara karşı borçlu hissediyorum. Bu kitabı bu gönül borcumun bir kısmını ödemek için yazdım. Sevgiyi ve yaşamı savunmak için...