Kutsallıktan arındırılırken büyüsü çözülen bir dünyada günlük hayatımızın en özel ve kişisel özellikleri değiştirilme ve inkar edilme tehlikesine açılmıştır. Bireyin bütün mahremiyetinin mensubu bulunduğu topluma bütün açıklığı ile gösterilmesi toplum ve mahremiyet arasındaki dengenin bozulmasına neden olmuştur. Mahremiyetin yitimi dinin ve ahlakın hakikatin bölgesinden sürgün edilmesiyle başlayarak süren anlam yitiminin nedenlerinden biridir. Mahremiyeti biz bireyin kendini tanıması ve varlığını sürdürmesi sahibi bulunduğu yetenekleri ve hassaları yerli yerince kullanabilmesi ve bunları geliştirebilmesi için fiziki ve manevi planda gerekli asgari sınırların korunması olarak tanımlayabiliriz. Tabiatıyla bu gerekli asgari sınır kültürden kültüre farklılık gösterebilir. Bizim açımızdan bu sınırlar insanın kendi iyiliği için vahiyle kontrol edilir yeniden tanımlanır ve adlandırılır. Modernlik bu sınırlara dini dışlayarak "akıl adına" müdahale ederken mahremiyetle ilgili olan giysi aile ve özellikle de kadın erkek ilişkilerindeki değişmeler mahremiyetin tükenişiyle; derken mahremiyete duyulan gizli-açık ihtiyaç nedeniyle mahremiyete ilişkin imgelerin ve sembollerin metalaştırılarak tüketilmesi ile neticelenmiştir. Mahremiyetin tükenişi ise sanatsal alanlarda ifadesini bulduğu üzere gizem özlemini doğurmuştur. Dünyevileşme ve mahremiyetin yitimiyle aşk da anlam kaybına uğramıştır.