Her gece aynı rüya ile uyanırdım.Rüyamda annem ve babamla yeşillikler içinde bir bahçedeyiz.Her yerde çiçekler ve şeffaf baloncuklar uçuşuyor.dört yaşıma yeni girmişim ve pastadaki mumlar hala yanıyor.Ben geniş düzlükteki çimlerde koşarken babam annemi meşe ağacının kalın dalına yapılmış olan salıncakta sallıyor.O kadar mutlular ki kahkahaları geniş düzlüğün her köşesine yayılıyor.Annemin saçları sallamanın etkisiyle rüzgarda savrularak dans ediyor.Babamsa sarmaşık gülünden kopardığı pembe goncayı anneme sarılıp siyah saçlarının arasına iliştiriyor ve sonra annemin alnına bir öpücük konduruyor.Sertçe esen rüzgar çiçekleri havalandırıp tüm alana savuruyor ve hava birden soğuyor.Parlak güneş yerini soğuk ve siyah bulutlara bırakıyor.O an annem ve babam şaşkınca etraflarına bakıyor.Annem koşarak beni kucaklıyor babamsa ağaçların arkasından çıkan karanlık gölgeler içinde kayboluyor. Annem bir çığlık atıyor ve karanlık gölgeler hızla anneme yaklaşıyor .En öndeki karanlık gölge birden annemin kolundan tutuyor ve her yer karanlığa gömülüyor.Geriye sadece oyuncağımdan çıkan kısık çan sesleri kalıyor...
Yıllar gördüğüm rüyadan her gün bir parça aldı ;ve öyle bir gün geldi ki rüya da artık hiçbir şey kalmamıştı karanlıktan başka...