II. Dünya Savaşı sonrasında bir akademik disiplin kimliği kazanabilen uluslararası ilişkilerde realist kuram pozitivist epistemolojik yaklaşımı uluslararası ilişkilerin analizine taşımıştır. İç işler-dış işler ayrımı yapan realizm iç siyasetten farklı olarak dış siyasetin özgül bir mantığı olduğunu ileri sürmektedir. Realizmin karşısında yer alan başlıca yaklaşımlardan Eleştirel Kuram ise iç siyasal düzenle bir ülkenin dış politikası arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaktadır. Devletlerin iç yapıları ve uluslararası sistem tarihsel oluş süreçleri bağlamında ele alınmaktadır. Bu bağlamda bu kitapta Eleştirel Kuram'ın yaklaşımları Türk dış politikasının anlaşılması bakımından benimsenmiştir. Belirli bir sistem içindeki ilişkileri kavrayabilmek için onları oluş hareketleri içinde tanımak gerekir. Çünkü her birey ve içerisinde yer aldıkları toplumsal dünya yalnız bugünkü ilişkilerin ürünü değildir. Bu ilişkilerin tarihsel oluş sürecinin bugüne ulaşan ürünleridir. Şimdinin karar vericileri kararlarını kendi isteklerine göre ve kendi belirledikleri koşullar içinde değil oluş süreci içerisinde belirlenmiş olan ve geçmişten şimdiye taşınan koşullar içerisinde vermek durumunda kalmaktadırlar. Türk dış politikasını ve ona süreklilik sağlayan dinamikleri anlayabilmek için Osmanlı devletinin çöküş dönemini yaşayan ve aynı zamanda Türklerin yeniden varoluşunu temsil eden ulusal mücadeleyi gerçekleştiren kadroların zihinsel koşullanmalarına bakmak gerekir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün hayat hikâyesinde simgeleşen deneyimlerin Türkiye Cumhuriyeti'nin iç yapısının oluşturulması ve dış politikası üzerinde derin etkileri olmuştur. Cumhuriyetin iç siyasal/toplumsal yapısı ve dış politikası geçmişin ağır ve olumsuz sonuçları üzerinde şekillenmiştir. Geçmişten alınan derslerle devletin iç düşmanları olduğu ve bu iç düşmanların dış düşmanlar tarafından desteklendiği hatta bu düşmanların devletin bütün kademelerini bile ele geçirmeye çalışabilecekleri hatta ele geçirebilecekleri düşüncesi karar vericilerin algılamalarının oluşumunda temel teşkil eder olmuştur. Cumhuriyet'in kurum ve kuruluşları ulusun belleğini temsil etmekte ve devletin gelenek ve göreneklerini bilgi birikimini şimdiye taşımaktadırlar. Türkiye güçlü devlet geleneği olan derin köklere sahip kurumları bulunan bir ülkedir. Tarihsel deneyim bunu kanıtlamaktadır. Tarihsel deneyim Türkiye'nin iç ve dış düşman algılamalarının oluşum sürecindeki belleği kavramaksızın devletin varoluş sebebinin ve Türk dış politikasına süreklilik sağlayan unsurların anlaşılamayacağını göstermektedir.