Gelişlerinde bereketli Nisan yağmurlarıyla karşılanmışlardı. Bahar demet demet çiçekler sunmuştu her birine. 25 Nisan' da esmeye başlayan hoyrat rüzgâr ve misketten dolu taneleri bir felaket gibi inmişti üzerlerine. Kurşun yemeyen ot bile kalmamıştı buralarda. Kuşlar sessizce terk etmişti Gelibolu'yu. Toprak kanamış mezarlıklar bıkıp usanmıştı genç fidanları bağrına basmaktan.
Daha bıyıkları terlememiş gençliğini yaşamamış ağabeyliği tatmamış baba olmaya fırsat bulamamış on binlerce vatan evladı Balkanlarda Sarıkamış'ta şehit düşen kardeşlerinin kanları kurumadan etleri kemiklerinden ayrılmadan bir kutlu sevda bir milli dava için Çanakkale'ye koşmuş Gelibolu Yarımadası'nın rüzgârlı tepelerinde bir gelincik olup kalıvermişlerdi.
Şimdi Gelibolu Yarımadası'na düşen kar taneleri alabildiğine uzanan siperleri mezarlıkları ve savaşın acılarını bir kefen gibi sarıp sarmalıyor sinelere gömüyordu. Dört bir yanda hüzün kol geziyor içleri yakıp kavuran yaman bir türkünün nağmeleri mırıldanıyordu.