"Kadınlar tarafından öldürülüyordum"
Toros'a kaçıp gitmesini fısıldayan yazgı ona büyük kenti berbat bir otel odasını yalnızlığı yabancılığı ve birbirine eklenerek büyüyen günahların ezici ağırlığını bağışlıyor. Kaçınmanın imkânsızlığı arttıkça sorularla yanıtlar iç içe geçip devleşerek korkuları besliyor. Birbirinden habersiz iki genç kadının Toros'un kırılgan dünyasını hem çoklaştırıp hem de hiçleştirerek giriştikleri amansız savaşta kazanan kim olacak?
Sibel K. Türker önceki anlatılarında olduğu gibi insana olabilecek en yakın mesafeden bakmayı deniyor. Trajik olanın komik ve saçma olanla uzaklığını yeniden ölçüp biçerek bir romanın kahramanı olmanın zorluğunu o romanın yazarı olmanın zorluğuyla barıştıran dili kuruyor. "Kahraman"ından korkmayıp onu hep odağına alarak kimi kez güçlenmesini kimi kez de düşüp kalmasını izleyerek yazının olanaklarını hayatın olanaksızlığıyla buluşturuyor.