İslâm dini açısından peygamberlerin doğdukları kentler değil getirdikleri inanç ve mesajlar önemlidir. Kur'ân'da da durum böyledir. Buna göre Hz.İbrahim'in doğum yerini araştırmak ve bulmak dini yönden bir önem taşımaz ancak tarihi açıdan kıymetlidir.
Günümüzden 4000 yıl önce yaşadığı sanılan Hz. İbrahim'in hayatı hakkında bildiklerimizin çoğu öncelikle Tevrat Yahudilerin derleme kitabı Talmud Nedarim ve İbrânî Edebiyatı'nın yazılı efsânelerine dayanır. Bu bilgilerin bir kısmı daha sonra Hıristiyanlar tarafından kutsal kitapları İncil'e geçirilmiştir. Ayrıca Müslüman olmuş Yahudilerin de eski efsâne ve hikâyelerini abartılı bir şekilde İslâm'a kattıkları görülmüştür. Bazı Müslüman tarihçiler de İslâm'a aitmiş gibi görünen bu tür bilgilerden etkilenmiş ve bunların gerçekliğini araştırma yoluna gitmemişlerdir. İslâmiyetin gelişi ve Kur'ân'ın tamamlanmasından sonra; gerek ayetler ve gerekse bazı hadisler sayesinde Hz.İbrahim ve ailesi hakkında gerçek bilgilere ulaşmak mümkün olmuştur.
Yahudi Hıristiyan ve Müslümanların ortaklaşa kabul ettikleri büyük peygamber olan Hz.İbrahim'in hayatının hemen hemen her safhası hakkında birden fazla ve birbiriyle farklı rivâyetler bulunması onun efsâneleştirilmiş kişiliği ve aktif hayatı hakkındaki sağlam bilgilere ulaşmayı oldukça sınırlamıştır.
Hz.İbrahim ve ailesi hakkındaki hikâyeler destan türünde ağızdan ağıza dolaşmış ve bu süre içinde yeni olaylar yeni gelenekler ve efsâneler karıştırılmış ve belki binlerce yıl sonra yazıya geçirilmiştir.
Özellikle Urfa'da bu yüce peygamber hakkında bildiğimiz şeylerin çoğu efsâneye dayanıyor. Kitabımızda Hz.İbrahim ile ilgili bilgilerin hemen tümünü (Urfa ile muhtemel ilgisi vs.) akıl mantık ölçüsü ile bilim süzgecinden geçirdik. Efsâne ile gerçekleri son yapılan araştırmalar ve yayınlanan kaynaklara göre birbirinden ayırmaya çalıştık. Ancak yine de farklı ve çelişkili rivâyetlerden dolayı tam anlamı ile isabet edemediğimize inanıyoruz.
4000 yıllık bir zaman içinde Hz.İbrahim ile ilgili bilinenlerin ölçüsüzce saptırıldığı sürekli olarak eklemelerin yapıldığı ve içinden çıkılamaz bir hale getirildiği gözle görünen bir gerçektir. Günümüz bilgi çağında bu efsânevi bilgileri tekrarlamak bilime tarihe insanlığa; özellikle Hz.İbrahim'in hatırasına yakışmaz. Onu efsânelere gömmek onun olağanüstü kişiliğini görmezlikten gelmektir. Onun bu bilgi çağında layık olduğu şekilde bilinmesi gerekli olduğu kadar zorunludur da.
Özellikle onun hatırasının yaşatıldığı Urfa gibi bir yerde bu konuda bilimsel bir eserin olmaması bizi bu çalışmaya yöneltmiştir.
2000 yılından beri üzerinde çalıştığımız bu eserimizde o yüce Allah dostunun örnek hayatını bilim akıl mantık ve imkânlar ölçüsünde gözler önüne sermeye çalıştık.
Kitabımızda alıntı yaptığımız Kur'ân ayetleri ve hadislerin aralarına anlamı pekiştirmek amacıyla parantez içinde -bize ait olan- izahlar verdik. Konumuzla ilgili gördüğümüz Tevrat İncil ve Barnabas İncili'ndeki ayetlerden de yeteri kadar faydalandık.
Dört bölümden oluşan çalışmamızın birinci bölümünde; onun doğumundan Harran'a göç edişine kadar olan olayları oluş sırasına göre verdik ve imkânlar ölçüsünde bu olayları sıraya koymaya çalıştık.
İkinci bölümde; Harran'a göçünden itibaren kendisinin ve peygamber olan iki oğlunun (Hz.İsmail ve Hz.İshak) vefatlarına kadar geçen olayları sıralamaya çalıştık.
Üçüncü bölümde; onunla ilgili duaları nelerle imtihan edildiğini; üç yerde söylediği kinâyeli sözlerini kendisine inen Suhuf'daki (10 Sayfa) Allah'ın emirlerini vs. gibi daha çok şahsına ve peygamberliğine ait konuları verdik.
Dördüncü bölümde ise; onun atalarının isimlerine kurulan şehirlerden doğduğu Ur Kenti'nin Urfa olup olamayacağı hakkındaki yorum ve tahminlerimizin yeraldığı konularla kitabımızı bitirdik.
Bibliyografya bölümünde Hz.İbrahim ile ilgili gelecekte ihtiyaç duyulacak bir bibliyografyanın oluşturulmasına da çaba gösterdik.