"Benim bu kitabı yazma sebebim esasen ölümün bir şölene dönmesi ve buna meydan veren siyasal sistemlerdir.Kitap üzerinde fiilen çalışmaya ise 1996 yılında başladım. Bütün dinlerden ayrılıp bütün tanrılara küstüğüm bir zaman dilimiydi. Geceleri akılsız bir deliye tanrıya isyan etmenin yollarını soruyordum. İzmir'de bir dergi çıkarıyorduk. Sylvia Plath ile Nilgün Marmara çekiyordu beni. Bu ikisinin arasındaki ilişkiden Kafka'nın böceğine vardım. Buca'da oturuyordum; yürüyerek Milli Kütüphane'ye gidiyor Harran'la ilgili kitaplar bulmaya çalışıyordum. Hava güzelse Kadifekale'nin sırtlarına çıkıp temiz hava alıyordum. Aynı dönemde babam öldü küçük yeğenim öldü ablam öldü. Ölümlerle birlikte yazıya sarılıyordum. Sonra İstanbul'a geldim. İstanbul acı veriyordu alışkanlık yapıyordu. Derken olaylar hızlandı; linç savaş ve intihar haberleri birbirini kovalıyordu. Kadınlar kendilerini yakıyorlardı. Başkalarının ateşiyle ısınacak kadar üşümek ölmek demekti. Bunu biliyordum. Artık ya Kürtlerde ölümü yazacaktım ya da yalnızca edebiyat ve ölümü. Bir yanımda Plath ve Benjamin diğer yanımda Batman'da kendini asanlar ve cezaevlerinde kendini yakanlar. Tarih meleği yüzünü geçmişe dönerek kaçmak üzereydi..."