Körfez Savaşı'nı izleyen zamanlarda dünyamız yoğun bir "Yeni Dünya Düzeni" söyleminin bombardımanı altına girdi. Bu bombardıman bir çok entelektüel veya popüler ilgiyi harekete geçirdi. İlk bakışta bu söylemin en önemli işlevi ABD'nin dünya egemenliğini pekiştirmekten başka bir şey olarak görünmemekle birlikte kendisine eşlik eden tartışmalar bazen en derin entelektüel mevzuların bile iktidar ideolojisi açısından ne kadar işlevsel kılınabileceğinin en önemli gösterisini sunuyorlardı. Nitekim doğrudan ABD'nin Körfez'e müdahalesini meşrulaştırma sonucu olan bu "yeni dünya düzeni" söylemi Hegel'in yaklaşık bir yüzyıl özgürleşmenin muhtemel yollarına ışık tutmuş diyalektiğini bir anda yine Hegel'in icazetine dayanarak sona erdirmiş oluyordu.