"Pazartesi ya da Salı"da okuru yoğun bir gözlem ince bir duyarlılık karşılıyor. Yaşamından yola çıkarak sizi kendi yaşamınıza vardırıyor. "Yazılmamış bir roman"ınızı yaşıyorsunuz. Ve işin kötüsü çevrenizdeki onca şeyle uğraşan insanların arasında siz hiçbir şey yapamıyor yalnızca "yaşamı izliyor"sunuz.