"Irkçı bölücü hareket"in temsilcilerinin kilitlendikleri hedef "Büyük Kürdistan"dır.
Uyguladıkları siyaset stratejisi ile once fedarasyon sonra da Kürdistan'ın siyasi tanınmasını sağlama yolunda ne yazik ki çok mesafe aldılar.
Bu süreçte yaşadığımız hiçbir şey tesadüfen ortaya çıkmış olaylar zinciri değildir.
12 Eylül referandumunda yargının yeniden düzenlenmeside öyle.
Bu kitap yayına hazırlanırken ortaya çıkan gelişmeler bizi haklı çıkarıyor ne yazık ki...
"Evet çıkarsa AKP bunu 'Kürt Açılımı' politikasına destek olarak algılayacak ve çok daha ileri adımlar atacak" iddiaları hayat buluyor.
Şehitlerimiz dile gelselerdi ne derlerdi acaba?
Kim ne derse desin nasıl yorumlarsa yorumlasın artık fiili görüntü şudur: "Kurulmakta olan Özerk Kürdistan devletinin muzaffer başkanı APO ve karşısında Türkiye Cumhuriyeti'nin temsilcileri."
Emin ÇÖLAŞAN bu süreci "dipsiz kuyu" diye tanımlarken ne kadar haklıymış.
Bu kuyudan çıkmanın yolu -Kürt kökenli vatandaşlarımızın edindikleri hiçbir demokratik hakkın geri alınmasına izin vermeden doğru teşhisi koymaktan geciyor.
Bugün yaşadığımız hastalığın adı "Kürt Sorunu" değil "Irkçıbölücü terror"dür.
Bu teşhisi koymadan yapılacak her tedavi yaşadığımız bu paraziter hastalığı ölümcül kılmaktan başka bir işe yaramayacaktır.