Toplumsal kültürel ve bireysel konumuyla insan nüfusunun 'ikincil' hatta 'önemsiz' yarısını oluşturduğu gözüyle bakılan kadın cinsinin çağdaş kapitalist toplumlarda içinde yaşamak zorunda bırakıldığı koşulları ele alıyor. Kadının özgür olarak yer alamadığı bu 'erkekçe' dünyanın sürdürülmesini olanaklı kılan ve hepsi birer 'erdem' olarak sunulan baskıları yalanları ikiyüzlülükleri eşitsizlikleri sergiliyor.