Sararıp durdu gördüklerimiz; sonbahar sarıbahar oldu birdenbire. Çürüyen yaşlanan ama turunçgil kadar da sulu ve iştah açıcı. Şey eşyanın çoğuluydu. Sarı grinin-siyahın çocukluğuydu. Biz umudun muhalifiydik. Zanlılar itirafta bulunurken mahkemede tüm avukatlar savcılar yargıçlar bayılırdı.
Sadece bir figür kaldı aklımızda: Sarıya hücum eden lacivert. Ne kadar sarı varsa eğer lacivertler maviler altında kaldı.
küçük İskender sarı ve lacivertin hüküm sürdüğü topraklardan insanlardan patolojiden aldığı aşk ve şiddetle Akdenizli bir ağıt yakıyor. Anadolu Afrika oluyor. Portakal Hollanda oluyor. İstanbul tüm başkentler oluyor. Recep Leonardo oluyor. Arabesk Blues oluyor. Ortadoğu'nun milli takımı çok uzaklarda amatör bir çete oluyor. Eşyalar şey şeyler hiçbir şey oluyor. Sarı Şey bizi daha da sarıyor sardıkça sararıp sarpasarıyor.
Çürümek mordu. Ece'nindi. Sarı ise sarılık gibi şiire giyinip İskender'e has idrar tadında serum gibi gözlere çöküyor.
İşte şimdi tam da sara'rmak zamanı!