Su iplik gibi akıyordu belki de kesilecekti. Hep böyle olmuyor muydu: bardakları bir an önce yıkamalıydı Belkıs.
Sanki niye yıkıyordu bir yığın bardak kimse kullanmayacak ki yine dolaba kaldıracaktı sıraya dizerek ertesi sonbahara kadar; yaz bitimlerinde böcekler için (o korkunç kalorifer böcekleri) ilaçlanıyordu bütün ev. Pudra gibi ince zehirli toz tabii her yere sızıyordu. Boğucu bir koku kaplıyordu ortalığı gündüz ve gece bütün pencereler açık her yaz bitiminde. Bir zaman sonra kayboluyordu böcekler kendiliğinden. Belkıs onlardan iğreniyordu. Musluğunu sonuna dek açtı. Mutfak kapısından görebildiği tek ayrıntı üstüne güneş vurmuş koltuğa serili kilimdi daha doğrusu kilimin kırmızı-lacivert-siyah alacası: boğunç renkleri. Bardaklar yıkanmalıydı. Fayansın üstü çeşit çeşit bardaklarla doluydu: ince camdan likör kadehleri (en çok onları severdi oyuncak gibi) beşgen altıklı kalın kesme camdan viski bardakları şarap için ayrı kadehler su bardakları sürahiler; hepsi kristaldi; camlarda bir markiyle bir markiz el ele tutuşmuşlardı irili ufaklı içki türlerinin gereksindiği boyutlara uygun olara... (kitaptan)