Medya araştırmaları yüzyılın ikinci yarısına dek sanayi toplumunun yol açtığı köklü değişimlerle uğraşıyordu. Temel sorun sürüden ayrılan kuzular olarak görülen 'yalnız kalabalıklar'ın modernleşme rotasında hangi politik güçlere yem olacağı iken insani idealler alanının yalnızca küçük bir felsefeciler topluluğuna dert olması şaşırtıcı değildi. Bilim olduğunu kanıtlamaya çalışan medya incelemelerinin normatif sorularla vakit kaybetmesi abesti. İnsan dediğiniz maddi ya da manevi bazı parametrelerce belirlenen bir yaratıktı sonuçta. Aşkınlık; kişinin mesleki ve toplumsal işlevlerinin içinde doğduğu kültürün ötesine gitme ya da en azından sınırlarını zorlama yetisi felsefecilerin kuruntusuydu ve böyle bir yeti varsa bile bu küçük bir topluluğun imtiyazıydı.