'...Birden esmedi rüzgar birden başlamadı fırtına. Uzun yıllar boyunca alttan alta saldırıldı devrimlere. Sonra duvarlar çöktü birbiri ardından saraylar yıkıldı. Sarı bir tipiydi sırça sarayları yerle bir eden. Tipi insanların iç dünyalarında başlamıştı öncelikle. Sonra rejimleri sarstı. Elinizdeki roman bir insanın iç dünyasındaki sarsıntıyı onu boğan tipiyi anlatmaya çalışıyor. Burada 'devrime küfür' aranmasın boşuna. Burada savunulan şey devrimin öncelikle insanın kendi iç dünyasında gerçekleşmesidir. Peki nedir devrim? Yenilik mi arayışın sona ermesi mi atılım mı yeniye uçuş mu? Kendini sorgulamayan insan nasıl devri yapabilir? Kendi içinde özgürlüğü yakalayamayan biri başkalarına özgürlüğü nasıl verebilir? 'Sarı Tipi' çıkış yolu göstermiyor. İnsanı sadece kendi iç dünyasındaki hesaplaşmayı tamamlamaya çağırıyor...'