'Soğuk Savaş'ın sona ermesi Amerika'nın dış poltikasının özgürlük alanını dramatik bir biçimde genişletti. Bir çok kimse için bu yarım yüzyıllık savaş ve Soğuk Savaş sırasında iç politikanın yitirmiş olduğu önceliğin tekrar ön planda olduğu geleneksel düzen ve ortama dönülmesini vaadediyordu. Gerçi ülkenin güvenliğine yönelik tehditlerin Soğuk Savaş sonrası dönemde tekrar ortaya çıkması beklenebilirdi ancak bu tehditlerin ciddiyeti geçen 50 yılınkinden elbette ki çok farklı olacaktı. Geçmişte tehditler büyük devletlerden geliyordu ve yalnız askeri değil ideolojik bir boyut taşıyordu. Soğuk Savaş'ın ardından muhtemel askeri tehditler orta dereceli ve küçük devletlerden gelecekti ve somut bir ideolojik tehdit ortada görülmüyordu. Yine de Soğuk Savaş'taki zaferin ardından milletin genel haleti ruhiyesini ortaya koyan husus eşyanın eski düzenine dönme arzusundan çok belirsizlik duygusuydu. Soğuk Savaş belki de kazanılmıştı ancak bu zafer Amerika'nın geleceğine ne veriyordu? Eğer yeni düzen eskinin sınırlama ve Soğuk Savaş düzeninin yerini alacaksa niteliği ne olacaktı? Totaliter tehlikelerin böylesine açık bir şekilde ortadan kalktığı ve özgürlük kurum ve kuruluşlarının hemen hemen her yerde yükseldiği bir dünyada Amerika Birleşik Devletleri'ne hala özgürlük şampiyonu ve savunucusu olarak ihtiyaç olacak mıydı? Ve eğer artık ihtiyaç duyulmuyorduysa Amerika belli bir rol oynamaya devam edecek miydi?'