Zaman zaman içinde kalbur saman içinde cinler cinvit oynarken enteşeden menteşeden derken karpuzlar çıkıverdi bir köşeden. Bir de baktım karpuzlar ne tartıya gelir ne teraziye ne arşına gelir ne endazeye. Baktım baktım bakakaldım bir para verdim on tane aldım. Hani karpuz kesmeyle yürek ferahlamaz derler. Derler ama bakalım adı mı güzel tadı mı güzel? Dedim. Hemen çıkardım bıçağımı baltamı naçağımı. Ha kestim ha keseyim ha eştim ha eşeyim derken bıçaktır bu bana bir kapak açmasın mı? Kapağı kaldırayım derken elim de içine kaçmasın mı? Elimi çıkarayım derken bir de kendim içine düşmedim mi? Bir de baktım bir tarafı sazlık samanlık bir tarafı tozluk dumanlık. Bir tarafında demirciler demir döver dengine bir tarafında boyacılar boya boyar rengine. Erenleri derenleri gördün mü sen başıma gelenleri? Ne duvarı var yıkılır ne kapısı var açılır. Boşa koydum dolmadı doluya koydum almadı. Derken bir çoban göründü gözüme. Velakin ne baktı yüzüme ne de kulak verdi sözüme. Sürüsünü kaybetmiş. Boru mu bu? On yıldır aramış koru mu bu? Derken bu karpuzun içinde iki dertli bir araya gelende o başladı kavala ben başladım masallar anlatmaya...